Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Kasım 2011 Çarşamba

bozz...

hayvanlarının boz olduğu topraklarda büyüdük,
anadolu kaplanı varmış,tabi ki tüketmişiz soyunu,o bile boz..
dört kadın almış adamlarımız,
dövmüş bir alan da,dört alan da,kültürümüz de boz..
    karacaoğlan da renklendirememiş,
    anadolu kaplanının birkaç çizgisi de..
    zeki müren başarmış biraz,
    bülent ersoyu da sevmişiz diğerlerini de,sayesinde..
ala geyiği de vurmuşuz,
alafranga düşüneni de..
çoksesli müziği sevmemişiz,
tek sesi bölmüşüz bölebildiğimizce..

   siyahbeyaz filmlerden biliriz aşkı,
   ya da binbeşyüz bölüm dizilerden..
   sanat müziğinden biliriz aşkı,
   ya da popçulardan..
resimden bilmeyiz,hele heykelden hiç..

çocuğunu ya yollamaz ya yollar okula
bilmemkaç kilometre yola,yalnız ama.. 
onu da ya sel alır,ya kurt,boz ama..
turp da yetişir bizde,elma da..
cennetten atıldığımız,bari ananas olsa..

  evet makyaj gerekiyor kadınlarımıza,
  kiminin yüzüne,kiminin aklına ya da ruhuna..
  ve evet makyaj bile kurtaramaz çoğu erkeğimizi,
  nakil lazım göğüslerimizdeki boşluğa..
ki bizde de sanat olsun,zanaat yerine,
ki bizde de dışavurum olsun,canavurum yerine..
ve belki sanat da barışır,
gökyüzünün vurulduğu düğünlerle..
   
     işte o zaman son kalan anadolu kaplanı,
     çıkar belki dağlardan..
     işte o zaman yedinci yavru,
     turuncu çıkar sivas kangalından..
         gelir belki geri yalıçapkını ormanından..
ve işte o zaman,
renklendirmeye çalışırken bu toprakları yere akan kanlar,
yeşile döner siyahtan,
   ya da mora...

Hiç yorum yok: